Kimse kimseye bu kadar güç vermemeli
Geçenlerde bir podcast’te şu anlama gelebilecek söze denk geldim: Suçladığın kişiye gücü verirsin.
Geçenlerde bir podcast’te şu anlama gelebilecek söze denk geldim: Suçladığın kişiye gücü verirsin.
Bu aslında hem psikolojik hem de antropolojik olarak derinliği olan bir söylem. Bu konu üzerine hem mini bir video hem de bir bülten hazırlamak istedim.
Video olarak izlemek isterseniz bültenin sonundaki linke gidebilirsiniz.
Bu söz biraz Türkiye bağlamında düşünüldüğünde şu hale dönüşüyor: Ortalama bir ailede doğup hayatını birkaç yıl hiç çalışmadan idame ettirecek kadar birikiminiz yoksa suçlamak sadece ortamlarda anlatacağınız şeylerdir, gazınızı almak ve hiç olmayacak şeyleri kabullenmek dışında da pek işe yaramaz.
Bu biraz sert ve çoğu insan ile taban tabana zıt bir bakış açısı. Herkesin hayatında bir türlü yenemediği ve suçlamalara doyamadığı anlar vardır. Ama bunu biraz daha derine götürürsek belki bunu olumlu aksiyonlara çevirebiliriz.
Suçlama gücü işaret eder
Bugün nerede olursanız olun bir okul da olabilir, bir iş yeri de. Orada istediklerini özgürce yapabilecek kadar güçlü insan kim? Sorumluluğu en yüksek olan kişi. Buradan bakarsak güç sorumluluk demektir.
Bir konu üzerine birinin güç sahibi olduğunu söylemek de böyle, sorumluluğu ona vermek ile eşdeğer.
- Söyle eğer bu ise: Böyle oldu çünkü şu kişi şöyle yaptı.
- Anlam da bu olur: O zaman işin faili şu kişi, mağduru ise biz oluruz.
Biraz daha uzaklaştığımızda suçlama aslında bireyin veya grubun gücünü yeniden dağıtmanın bir aracıdır. Bunu siyasetçiler sıklıkla yaparlar, bir sorun yaşadıklarında gücü devretmek ve sorumluluktan kaçmak için bir yerleri suçlarlar. X yüzünden Y olmadı, Z olmasa şu an uçmuştuk.
Bu tarz sözleri hep duyarız. Bu gibi konularda sorumluluk doğrudan suçlanan yere geçer. Sorumluluğu dışarı verirler, biz de aynısını yapıyoruz. Bu da bizi limitliyor.
Böyle bakıldığında konuyu biraz daha farklı bir alana götürebiliriz. Sorun yaşamak aslında bir fırsat. Her sorun sizi büyütecek, hepsi sizin daha farkında olmanızı sağlayacak. Aslında biraz net, suçlamak geçmişte yaşar. Çözüm ise geleceği inşa eder. Yani böyle böyle şeyler oldu, o yüzden bu durumdayım diye anlatmakta bir sorun yok ama bunun ikinci adımı yani çözüm aşaması yoksa bunun bir de anlamı yok.
Peki ne yapacağız?
Bir şeyleri suçlayıp ilk adımda takılmayacağız. Sorumluluk alacağız, güç sahibi gibi davranacağız.
Her sorun bir fırsattır, hayat her ne kadar Popper bu bağlamda söylememiş olsa da problem çözmektir. Her problemde her sorunda başkalarını suçlamak ile aktif olup sorumluluk alanlar arasında dağlar kadar var.
Suçlarken, değişim ve çözüm üretme gücünüzden feragat ederiz. Suçlama, güç ve sorumluluk arasındaki ilişkiyi unutmayın. Kimse kimseye bu kadar büyük bir güç sahibi olacak ortamı vermemeli.
Büyük sorun, büyük fırsat. Her şey tecrübe. Büyük bir sorun yaşıyorsan ve bunu çözebiliyorsan artık eskisi gibi olmayacaksın. Bambaşka bir ruh haline bürüneceksin, büyüyeceksin, benzer sorunlar geldiğinde belki de rahatlıkla aşacaksın. O yüzden suçlamayı tespit etmek gibi kullanmak gerek.
- X yüzünden Y olmuyor. Cümle bu kadar basit. O zaman ne yapılmalı?
- İş yerinde üstüm şöyle böyle yaptığı için terfi alamıyorum. E yani?
- Karşı takım taraftarı bizim X futbolcusu şöyle yaptığı için benimle alay ediyor. E yani?
Sen ne yapacaksın?
Nasıl yeneceksin bunları?
Ne yaptığında bu sorun ortadan kalkacak veya ne yaptığında bu sorunun getirdiği enkaz toplanmış olacak?
Bunu düşündüğünde, böyle bakmaya başladığında farklı biri oluyorsun.
Güç sahibi olmaya başlıyorsun, sorumluluk almaya başlıyorsun, daha önce sana dağlar kadar büyük gelen sorunların senin gözünde ne kadar küçüldüğünü hissediyorsun. En güzeli de takılı kalmıyorsun, yoluna devam ediyorsun.
Gücü başkalarına bırakmadan, kendi sorumluluğunuzu alıp yola devam ettiğiniz günleriniz olsun.
Video versiyonu için aşağıdaki videoya göz atabilirsiniz.